Kolektif sorumluluk veya suçluluk; kuruluş, grup ve toplulukların yapılan eylemlerle ilgili sorumluluklarına atıfta bulunur.[1] Toplu ceza biçimindeki toplu sorumluluk, kapalı kurumlarda, örneğin yatılı okullar (bilinen veya bilinmeyen bir öğrencinin eylemleri için tüm sınıfın cezalandırılması), askeri birimler, cezaevleri (çocuk ve yetişkin), psikiyatri kurumları gibi kapalı kurumlarda genellikle bir disiplin önlemi olarak kullanılır. Bu önlemin etkinliği ve ciddiyeti büyük ölçüde değişebilir, ancak genellikle üyeleri arasında güvensizlik ve izolasyon yaratır. Tarihsel olarak, toplu cezalandırma, kurumdaki veya kendi toplumundaki otoriter eğilimlerin bir işaretidir.[2][3]
Etikte, hem metodolojik hem de normatif bireyciler, kolektif sorumluluğun geçerliliğini sorgularlar.[4] Normal olarak, yalnızca bireysel aktörlere, özgürce neden oldukları eylemler için suçluluk tahakkuk ettirebilir. Kolektif suçluluk kavramı, bireysel ahlaki sorumluluğu inkâr ediyor gibi görünmektedir.[5] Çağdaş ceza hukuku sistemleri, suçun yalnızca kişisel olacağı ilkesini kabul etmektedir.[6] Soykırım uzmanı A. Dirk Moses', "Kolektif suçluluk suçlaması, bırakın normal söylemi, bilimde kabul edilemez ve bence soykırımsal düşüncenin temel bileşenlerinden biridir"diyor.[7]
This is a telling slip; Lewy is talking about ‘the Armenians’ as if the defenceless women and children who comprised the deportation columns were vicariously responsible for Armenian rebels in other parts of the country. The collective guilt accusation is unacceptable in scholarship, let alone in normal discourse and is, I think, one of the key ingredients in genocidal thinking. It fails to distinguish between combatants and non-combatants, on which international humanitarian law has been insisting for over a hundred years now.