Musa bin Meymun | |
---|---|
Tam adı | Musa bin Meymun |
Doğumu | 30 Mart 1135 Córdoba, Muvahhidler |
Ölümü | 13 Aralık 1204 El–Fustat, Eyyubiler |
Çağı | Orta Çağ |
Bölgesi | Batı felsefesi |
Okulu | Aristoculuk |
İmzası |
Musa bin Meymūn (İbranice: משֶׁה בֶּן מַימוֹן) 30 Mart 1135 – 13 Aralık 1204) Sefaradi Yahudisi[5] filozof,[6] hahambaşı, Talmud bilgini ve çoğaltıcısı.[7] Orta Çağ'ın tartışmasız en önemli Yahudi düşünürüdür.[8] Yahudi bilginler arasında İkinci Musa lakâbıyla veya adının baş harflerinden oluşan RaMBaM (Rạbbī Mōšệ ben Mạymôn) adıyla bilinir.
Mişna Tora ve önemli bir Orta Çağ felsefe metni olan Şaşkınlar Rehberi (Delāletü 'l-Ḥāʾirīn/Mōrè Nəḇūḵīm) olan muhtelif eserler vermiştir. Belki Raşi (Haham Trekaeli Šəlōmôh ben Yiṣḥāq) hariç hiçbir diğer Talmud sonrası hahamı, Yahudiliğin terakkisinde onun kadar belirleyici olmamıştır. Bu tesir, şu halk deyişinde hâlâ işitilebilir: "Musa'dan [peygamber] Musa'ya [ibn Meymun], başka Musa zuhur etmemiş" (bknz. Tesniye, XXXIV, 10).
İbn Meymûn, Tanrı tasavvuru konusunda antropomorfik yorumlara karşı çıkarak, Tanrı’nın sıfatlarının mecazi anlamda anlaşılması gerektiğini savunmuş ve ilahî sıfatları negatif teoloji yöntemiyle yorumlamıştır. Evrenin yaratılışı konusunda, Aristotelesçi felsefenin "evrenin ezeliliği" görüşünü reddetmiş, ancak dünyanın başlangıcına dair kesin bir ispat olmadığını ifade etmiştir. Tanrı’nın yaratma fiilinin bizim dünyamızdaki fiillerle özdeşleştirilemeyeceğini, ilâhî iradenin değişmezliğini vurgulamıştır. Kötülük problemine de değinmiş, Tanrı’nın sadece “küllî bilgi”ye sahip olduğunu, bireysel olayları doğrudan bilmediğini ileri sürerek İslam filozoflarının görüşlerini tekrarlar. Tanrı’nın genel iyiliği tabiat kanunları aracılığıyla, özel iyiliği ise ahlâkî ve entelektüel olgunluğa erişenlere yöneliktir.[9]
Ahlak anlayışında Aristoteles’in altın orta teorisine dayanmakla birlikte, Tanrı karşısında tevazu gibi bazı erdemlerde aşırılığın gerekli olduğunu savunur. İnsan için en yüksek iyinin, felsefi bilgelik ve ahlâkî eylemin birleşimi olduğunu belirtir. Peygamberlik konusunda, Musa’nın gerçek peygamber olduğunu, diğer peygamberlerin ise daha zayıf bir nübüvvete sahip olduklarını ileri sürmüştür. Peygamberliğin, kişinin doğası ve ahlâkî çabası sonucu erişilen bir yetkinlik olduğunu ifade eder.[9]
Din ile felsefenin uzlaştırılabileceğini düşünmüş; sıradan müminler ile entelektüel seviyedeki insanların dini algılayışlarının farklı olduğunu savunmuştur. Yahudi şeriatı ve iman esasları üzerine yaptığı düzenlemeler, Yahudi âmentüsünün nihai şeklini oluşturmuş ve geniş kabul görmüştür. Etkisi, Hristiyan ve İslam düşüncesine de uzanmış, eserleri Batı’da Latince’ye çevrilerek Aquinas, Spinoza ve Leibniz gibi düşünürleri etkilemiştir. Yahudi entelektüel dünyasında ise rakipsiz bir otorite olarak kabul edilmektedir.[9]